Basının Haber Verme Şekli ve Eleştiri Sınırlarının Kişilik Hakkına Saldırı Niteliğinde Olmaması

Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde, kamuoyu gündemini uzun süre meşgul eden gezi olayları ve bu olaylar karşısında…Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde aldığı tutum değerlendirilerek basının haber verme hakkı ve eleştiri sınırları içerisinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

T.C YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2018/ 655
Karar: 2018 / 4765
Karar Tarihi: 06.06.2018

(5187 S. K. m. 1, 3) (4721 S. K. m. 24, 25)

Davacı … vekili Avukat … tarafından, davalılar … ve diğerleri aleyhine 31/12/2014 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat ve hükmün yayınlanmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden ise manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne, hükmün yayınlanması isteminin reddine dair verilen 26/11/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı … Gazetecilik Basın Yay. Matb. Rekl. Ltd. Şti., … ve … vekilleri tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre davacının davalılardan …’ya yönelik temyiz itirazları reddedilmelidir.

2-Davalılar …, …Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. ve …’nun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davacı vekili; …Gazetesi’nin 25/06/2013 tarihli nüshasında, ‘”Üniversitelerin gezi sınavı” başlıklı yazı ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu belirterek, uğradığı manevi zararın giderilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekili, dava konusu yazının basının haber verme ve eleştiri hakkı sınırları içerisinde kaldığını belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; dava konusu yazıda kullanılan ifadeler ile eleştiri sınırının aşıldığı ve davacının kişilik haklarına saldırıldığı gerekçesiyle, istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.

Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.

Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.

İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.

Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde, kamuoyu gündemini uzun süre meşgul eden gezi olayları ve bu olaylar karşısında…Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde aldığı tutum değerlendirilerek basının haber verme hakkı ve eleştiri sınırları içerisinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar …, …Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. ve … yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının bu davalılara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, davacının davalılardan …’ya yönelik temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 06/06/2018 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum. 06/06/2018 (¤¤)