Franchise Sözleşmelerinin Haksız Feshi İddiasını İçeren Davalarda Ticaret Mahkemelerinin Görevli Olduğu

ÖZET: Uyuşmazlık, taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davacı tarafça sözleşmenin feshinden dolayı talep edilen tazminat kapsamında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir istem bulunulmadığına ve davanın taraflarının tacir olması ve dava konusu ihtilafın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması nedeniyle davanın ticari dava olmasına göre işin esasının incelenmesi gerekir.

T.C YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/ 2017
Karar: 2017 / 1887
Karar Tarihi: 29.03.2017

Taraflar arasında görülen davada … 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 31/12/2015 tarih ve 2015/998-2015/1054 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili; taraflar arasında franchise sözleşmesi yapıldığını, davacının elinde ürün kalmadığını ve franchise veren işletmenin talepleri temin etmediğini “…” ismine leke gelmemesi için başka yerden ürünlerin temin olunduğu, davalının sözleşmeye aykırı hareketleri nedeniyle davacının işçi azlığı ve yetersizliğine bağlı bir çok zarara uğradığını, sözleşmenin fesih edildiğini ileri sürerek fesihin geçersiz olduğunun tespitine, haksız fesihten dolayı ise 10.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davalıya ait “…”markasının kullanım hakkının belirtilen adreste faaliyet göstermek koşulu ile davacıya verildiğini, franchise sözleşmesi ile markanın kullanımına ilişkin tüm koşulların belirlendiğini, davacının sözleşmeye aykırı hakaret ettiğini, bu nedenle sözleşmenin fesih olduğunu, “…” isminin zedelenmemesi için ürün temin ettiği savunmasının ise doğru bulunmadığını, davalıya ait markaya, dışarıdan ürün temin eden davacının bizzat zarar verdiğini, davacı tarafın davalı şirkete ait markayı kullanmak suretiyle davalı şirketin müşteri portföyünden yararlandığını, diğer yandan ucuza aldığı ürünleri satarak kâr elde ettiğini, davacının eylemleri nedeniyle sözleşmenin fesih olunduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında öncelikle olarak halli gereken sorunun, davalı feshinin geçersiz olup olmadığının noktasında toplandığı, bu sorunun çözümü içinde sözleşme kapsamında açıklanan tüm hükümler gözetildiğinde marka hakkını kullanma konusundaki yükümlülüklerine aykırı hareket edip etmediğinin tespiti ile sağlanacağı, bu tespitin ise 556 sayılı KHK kapsamında ve Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki franchise sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Davacı tarafça sözleşmenin feshinden dolayı talep edilen tazminat kapsamında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir istem bulunulmadığına ve davanın taraflarının tacir olması ve dava konusu ihtilafın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması nedeniyle davanın ticari dava olmasına göre işin esasının incelenmesi gerekirken mahkemece görevsizlik kararı verilmesi isabetli görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

(6102 S. K. m. 4, 5)