Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hizmet süresi 19.07.2006-02.07.2013 tarihleri arası 2267 gün (6yıl 2ay 17gün) olarak belirlenmiş ve hak ettiği yıllık izin süresi toplu iş sözleşmesinin 56/1. ve 26/2. maddeleri esas alınarak toplam 103 gün olarak tespit edilmiştir. Davacının tüm çalışma dönemi yönünden toplu iş sözleşmesi hükümleri esas alınarak yıllık izin ücreti hesaplanarak hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, dosya kapsamı uyarınca davacı 19.01.2011 yılında sendika üyesi olmuştur.
Yargıtay
22.Hukuk Dairesi
Esas: 2019/5209
Karar: 2019/17701
Karar Tarihi: 30.09.2019
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin emeklilik nedeniyle sona erdiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağının davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalıların Cevabının Özeti:
Davalılar vekilleri, davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek devam edilen yargılama sonucunda, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında yıllık izin ücreti hesabı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde, iş sözleşmesinin, herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada ilişkinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir.
Yine, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53. maddesinde, işçilere verilecek yıllık ücretli izin süreleri, hizmet süresi dikkate alınarak belirlenmiştir. Buna göre, hizmet süresi bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara on dört günden, beş yıldan fazla on beş yıldan az olanlara yirmi günden az olacak şekilde yıllık ücretli izin verilemez.
Somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının hizmet süresi 19.07.2006-02.07.2013 tarihleri arası 2267 gün (6yıl 2ay 17gün) olarak belirlenmiş ve hak ettiği yıllık izin süresi toplu iş sözleşmesinin 56/1. ve 26/2. maddeleri esas alınarak toplam 103 gün olarak tespit edilmiştir. Davacının tüm çalışma dönemi yönünden toplu iş sözleşmesi hükümleri esas alınarak yıllık izin ücreti hesaplanarak hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, dosya kapsamı uyarınca davacı 19.01.2011 yılında sendika üyesi olmuştur. Bu durumda, yıllık izin ücretinin hesabında, davacının sendika üyesi olmadığı dönem yönünden İş Kanunu hükümleri esas alınarak hesaplama yapılması gerekirken, tüm çalışma döneminin toplu iş sözleşmesi hükümleri esas alınarak hüküm altına alınması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 30.09.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
(4857 S. K. m. 53, 59)