Eşlerin boşanma davası açıldıktan sonra sadakat yükümlülüğü devam edip etmediği oldukça merak edilmektedir. Boşanma davalarının oldukça uzun sürmesi, tarafların kendi hayatlarını yeniden kurma isteğini ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda, boşanma davası sonlanana kadar hukuken sadakat yükümlülüğünün devam edip etmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.
BOŞANMA DAVASI AÇILDIKTAN SONRA SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ DEVAM EDER Mİ?
Eşler birbirine sadık kalmak zorundadırlar (TMK.md. 185/3). Bir boşanma davası açıldıktan sonra sadakat yükümlülüğü elbette ortadan kalkmaz. Bunun aksi de düşünülemez. Boşanma davası açıldıktan sonra sadakat yükümlülüğü kalktığına ilişkin herhangi bir emsal karar yoktur. Dava tarihinden sonra gerçekleşen sonraki sadakate aykırı davranışlar sadece mevcut davada ileri sürülemez. Ancak bu yönde davranışlar her daim yeni bir dava ile ileri sürülebilmektedir.
Boşanma davalarında uygulanacak yargılama usulü emredici niteliktedir. Bu bağlamda eşlerin sadakat yükümlülüğünün evlilik süresince geçerli olmasına ilişkin kural önem arz etmektedir. Kanun, taraflara ön incelemeden önce dayanılmayan vakıalara dayanma ve bunlarla ilgili delil sunma hakkını vermez.
Boşanma davasına bakan mahkeme, yargılamayı Türk Medeni Kanununun 184 ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33. 119. 129. 137. 140/3 ve 187. hükümlerinde yer alan emredici düzenlemeye göre yürütür. Ön inceleme sonuç tutanağı, taraflar arasındaki çekişmeli vakıaları göstermekte ve yargılamanın esasını belirlemektedir.
Ön inceleme sonuç tutanağı boşanma davasının yol haritasıdır. Başka yoldan gidilmesi ancak karşı tarafın açık muvafakati ile mümkündür. (HMK.md.141/1). Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde ileri sürülmemiş olan vakıalar mahkemece kendiliğinden incelenemez. Hakim ileri sürülmeyen hususları taraflara hatırlatamaz. (HMK.md.25/1). O halde, boşanma davasının sınırını ön inceleme aşaması tamamlanana kadar bildirilmiş olan vakıalar çizmektedir. Buna göre mahkemece sadece bu vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilmektedir.
Aksinin kabulü davacının dayandığı olguların dolayısıyla elde etmek istediği nihai talebin dışına çıkılması sonucunu doğuracaktır. Aynı zamanda her aşamada yeni iddiaların ileri sürülmesi de sorun yaratacaktır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 184. maddesinin başlığı boşanmada yargılama usulüdür. Anılan maddenin ilk fıkrasında “Boşanmada yargılama, aşağıdaki kurallar saklı kalmak üzere Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa tabidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu düzenlemede maddede sayılan istisnalar dışında, boşanma davalarının “genel yargılama usulüne” tabi olduğu belirtilmiştir.
Boşanmada genel yargılama usulünün uygulanmasına ayrık olan kurallar ve uygulanması özel usuller, Türk Medeni Kanununun 184. maddesinde sınırlı olarak belirtilmiş olmasına karşın; bu sınırlamalar ve istisnalar içinde, tarafların usulüne uygun şekilde dayanmadığı vakıaların ve özellikle tahkikat aşamasında meydana gelen boşanma sebebi oluşturan cinsel sadakatsizlik dahil her türlü vakıanın değerlendirmede esas alınacağına dair özel bir düzenlemeye, bir başka deyişle istisnaya yer verilmemiştir.
Ön inceleme aşaması tamamlanana kadar usulüne uygun şekilde (HMK. md. 141) dayanılmayan bir vakıanın, tahkikat aşamasında gerçekleştiğinden bahisle davalıya kusur olarak yüklenmesine, açıklanan “emredici usul kuralları” sebebiyle imkan bulunmamaktadır. Ancak bu hususlarla ilgili yeni dava açılması her daim mümkündür.
Konuya ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 15.09.2015 tarih 2015/1895 E. 2015/15882 K. sayılı kararı aşağıdaki gibidir;
“Davacı-karşı davalının açtığı boşanma davası, davalı karşı davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı gerekçesi ile kabul edilmiştir. Ne var ki mahkemece davalı karşı davacıya kusur olarak isnat edilen sadakatsizlik eylemi dava açılmasından sonra meydana gelmiştir. Her dava açıldığı tarihteki şartlara tabidir. Davadan sonra oluşan vakıalar görülmekte olan boşanma davasında hükme esas alınamaz, ancak yeni bir dava konusu yapılır ve ispat edilirse birleştirilerek görülecek yeni boşanma davasında bu sebeple boşanma kararı verilebilir. Mahkemece davalı-karşı davacıya başka bir kusur da isnat edilmemiştir, gerçekleşen bu duruma göre, davacı-karşı davalının davasının kabulü ve tarafların eşit kusurlu kabul edilerek davalı-karşı davacı kadının tazminat taleplerinin reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.”
Kararın tamamını okumak için tıklayınız.
AYNI ODADA KALMAK ZİNA İÇİN YETERLİ DELİL TEŞKİL EDER
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, “bir kadınla aynı otel odasında kalan bir erkek” için zina boşanma sebebinin oluştuğuna ilişkin karar vermiştir. Kocası hakkında boşanma davası açan kadının davasını reddeden Ankara 5. Aile Mahkemesi’nin verdiği kararı bozan daire, bu durumun zina sayılabileceğini belirtmiştir. Karar şu şekildedir: “Davalı kocanın, dava açılmadan önce ve davanın devamı sırasında dahi başka kadınlarla birlikte otelde aynı odada kaldığı anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde yer alan boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davacı kadın, evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma davasını zina sebebine dayandırdığına göre, bu sebebe dayalı olarak boşanmaya karar verilmesi gerekir.” Yargıtay’ın kararı, yerel mahkemenin itiraz etmemesi nedeniyle kesinleşti. (Y.2.H.D. 19.01.2012 tarih, 2010/22120 E. 2012/670 K.)