Vesayet Nedir? Vasi Atanması ve Şartları

Vesayet Kurumu Nedir?

Vesayet kurumu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiş, kişinin fiil ehliyetini kullanamadığı veya kısıtlandığı durumlarda kişisel ve malvarlığı menfaatlerinin korunmasını amaçlayan kamusal bir denetim sistemidir. Velayet altında bulunmayan küçükler ile kısıtlanmasına karar verilen ergin kişiler için bu kurum devreye girer. Vesayet, hem kişinin şahsi haklarını hem de ekonomik varlıklarını teminat altına alır. Bu yapı; vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi, denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi ve kişisel temsil organları olan vasi ile kayyım gibi üçlü bir sistem üzerine kuruludur.

Vesayet Sebepleri ve Kısıtlanma Halleri

Medeni Kanun’un 404 ila 408. maddeleri arasında, bireylerin hangi hallerde vesayet altına alınabileceği düzenlenmiştir. Bu haller sınırlı sayıdadır ve yargı kararıyla uygulanabilir.

Yaş Küçüklüğü (TMK m.404)

Velayet altında olmayan 18 yaşından küçük bireyler için vesayet zorunludur. Özellikle anne ve babanın vefatı, gaipliği veya velayet haklarının kaldırılması durumlarında küçük doğrudan vasilik altına alınır. Bu durumda sulh hukuk mahkemesi, çocuğun menfaatini göz önünde bulundurarak bir vasi atar. Nüfus memurları, noterler ve mahkemeler, böyle bir durumu öğrendiklerinde gecikmeden ilgili vesayet makamına bildirmek zorundadır.

Akıl Hastalığı veya Akıl Zayıflığı (TMK m.405)

Ergin bir bireyin akıl hastalığı veya zayıflığı sebebiyle işlerini sürdüremeyecek durumda olması, kendisine ya da çevresine zarar verme riski taşıması halinde mahkeme, resmi sağlık kurulu raporu ile vasilik kararı verir. Hâkim, karar öncesinde bu kişinin dinlenmesini uygun görürse bizzat dinleyebilir. Bu durumda alınan sağlık raporu belirleyici rol oynar. Vesayet kararı, bireyin irade serbestisinin önemli ölçüde kısıtlandığı anlamına gelir.

Savurganlık, Alkol-Madde Bağımlılığı, Kötü Yaşam Tarzı ve Kötü Malvarlığı Yönetimi (TMK m.406)

Kendisini veya ailesini yoksulluğa düşürme riski oluşturacak derecede malvarlığını kötü yöneten, alkol veya uyuşturucu bağımlısı olan ya da genel olarak kötü yaşam süren bireyler için vesayet uygulanabilir. Bu kişilerin sürekli korunmaya ve gözetilmeye ihtiyaç duymaları, kısıtlama kararının temel dayanağıdır. Ayrıca başkalarının güvenliğini tehdit eden davranışlar da bu kapsamda değerlendirilir.

Özgürlüğü Bağlayıcı Ceza Nedeniyle Kısıtlama (TMK m.407)

Bir yıl veya daha fazla süreli hapis cezasına mahkûm olan ergin bireyler hakkında, cezanın infazı süresince kısıtlama kararı verilir. Bu durumda ilgili infaz kurumu durumu derhal vesayet makamına bildirir ve hükümlüye bir vasi atanır. Buradaki temel amaç, hükümlünün malvarlığı ve şahsi işlemlerinin güvence altına alınmasıdır. Dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da, cezaevinde bulunan kişinin yerleşim yerinin cezaevi olmasına rağmen, vasilik davasında yetkili mahkeme olarak hükümlünün mahkûmiyet öncesindeki son yerleşim yerinin esas alınmasıdır.

Kendi Talebiyle Vesayet (TMK m.408)

Yaşlılık, ağır hastalık, sakatlık ya da hayat tecrübesi eksikliği sebebiyle işlerini idame ettirmekte zorlanan kişiler, kendi istekleriyle vesayet altına alınmayı talep edebilirler. Bu durumda bireyin kendi iradesiyle başvurmuş olması tek başına yeterli olmayıp, durumun ispatlanması gerekmektedir. Mahkeme, gerekli gördüğünde bilirkişi incelemesine başvurabilir ve kişinin dinlenmesini sağlayabilir.

Vesayet Altına Alma Usulü

Vasilik kararı verilmeden önce mahkeme, kısıtlanacak kişiyi dinlemeli ve duruma göre bilirkişi incelemesi veya sağlık kurulu raporu almalıdır. Özellikle akıl hastalığı nedeniyle kısıtlama söz konusuysa, bu karar resmi sağlık kurulu raporuna dayanılarak verilir. Diğer kısıtlama sebepleri için ise kişinin beyanı, sosyal çevresi ve ekonomik durumu mahkeme tarafından kapsamlı olarak değerlendirilir. Karar kesinleştikten sonra yerleşim yeri ve nüfusa kayıtlı olunan yerde ilan edilir (TMK m.414).

Vesayet Makamı ve Görevli Mahkeme

Vasilik işlerini yürüten makam, Sulh Hukuk Mahkemesi’dir. Vesayet makamının işlemlerini denetleyen ise Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Görevli mahkeme her durumda Sulh Hukuk Mahkemesi iken, yetkili mahkeme, kısıtlının veya küçüğün yerleşim yeridir. Cezaevindeki bireyler açısından ise son yerleşim yerinin dikkate alınacağı yargı içtihatlarıyla da sabittir (Yargıtay 17. HD, 2010/7670).

Vesayet Organları

Vesayet organları üçlü bir yapıdadır:

  • Vesayet makamı: Sulh Hukuk Mahkemesi
  • Denetim makamı: Asliye Hukuk Mahkemesi
  • Kişisel temsil organları: Vasi ve kayyım

Bu sistem sayesinde hem idari hem de yargısal denetim sağlanmakta, kendisine vasi atanan kişilerin hakları güvence altına alınmaktadır.

Vasinin Görevleri, Sorumlulukları ve Yetki Sınırları

Vasi, kendisine vasi atanan bireyin hem kişisel hem de mali menfaatlerini korumakla yükümlüdür. Bu görev, doğrudan temsil yetkisini kapsar. Ancak olağan yönetim sınırlarını aşan işlemler için vesayet makamının izni şarttır. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin iznine tabi işlemler arasında taşınmaz alım-satımı, uzun süreli kira sözleşmeleri, taşınırların devri, borçlanma, kambiyo taahhütleri ve yerleşim yeri değişikliği gibi işlemler yer alır. Ayrıca bazı işlemler için Asliye Hukuk Mahkemesi’nin onayı da gereklidir (örneğin evlat edinme, miras sözleşmesi, vatandaşlığa geçiş).

Vesayetin Sona Ermesi

Vesayet kurumu geçici bir tedbirdir ve aşağıdaki durumlarda sona erer:

  • Küçüğün ergin olması
  • Kısıtlanma sebebinin ortadan kalkması
  • Mahkeme kararıyla kısıtlamanın kaldırılması
  • Özgürlüğü bağlayıcı cezanın infazının tamamlanması

Akıl hastalığı nedeniyle kısıtlama kaldırılacaksa, yeni bir resmi sağlık kurulu raporu gerekir. Diğer durumlarda, bir yıldan uzun süredir şikâyet konusu olmayan ve vasilik sebebi ortadan kalkan bireyler de mahkemeye başvurarak vesayetin sona ermesini talep edebilirler.

Vasiliğin Sona Ermesi ve Sorumluluk

Vasinin görevi, süresinin dolmasıyla veya mahkemece görevden alınmasıyla sona erer. Görevden alınma; görevin ihmal edilmesi, yetkinin kötüye kullanılması veya güven sarsıcı eylemlerle mümkündür. Görev bitiminde vasi, kesin hesap vermek ve tüm malvarlığını yeni vasiye ya da kısıtlıya devretmek zorundadır. Aksi hâlde hem hukuki hem cezai sorumluluk doğar.

vesayetVesayet Makamına Şikayet ve İtiraz

Vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesi, vesayet altındaki kişinin haklarını korumakla yükümlü olduğu gibi, vasiye karşı yapılacak şikâyetleri de incelemek zorundadır. Kendisine vasi atanan kişi ayırt etme gücüne sahipse, vasinin eylem ve işlemlerine karşı doğrudan şikâyette bulunabilir. Aynı şekilde, her ilgili de bu yolla vesayet makamına başvurabilir.

Vesayet makamının verdiği kararlara karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içerisinde denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesine itiraz edilebilir. Bu, kararların denetim ve yargısal kontrol altında tutulmasını sağlayarak vasilik sisteminin keyfîliğe karşı korunaklı hale gelmesini temin eder.

Vesayet Makamından İzin Alınması Gereken Hâller

Vasi, TMK m.462 kapsamında düzenlenen bazı işlemleri tek başına gerçekleştiremez. Bu işlemler için vesayet makamı olan Sulh Hukuk Mahkemesi’nin izni gerekir. İzin alınması gereken haller şu şekildedir:

  • Taşınmazların alımı, satımı, ipotek edilmesi ya da bunlara ilişkin ayni hak kurulması,
  • Olağan yönetim sınırlarını aşan taşınırların alım-satımı veya rehni,
  • İnşaat veya büyük tadilat işleri,
  • Borç alınması veya verilmesi,
  • Kambiyo senetlerine ilişkin yükümlülüklere girilmesi,
  • 1 yıldan uzun süreli ürün, 3 yıldan uzun süreli kira sözleşmeleri,
  • Vasi atanan kişinin sanat ya da meslek icrası,
  • Dava açma, sulh olma, tahkim, konkordato,
  • Mal rejimi, miras paylaşımı veya miras hakkı devri sözleşmeleri,
  • Borç ödemeden aciz beyanı,
  • Hayat sigortası yapılması,
  • Çıraklık sözleşmesi,
  • Vesayet altındaki kişinin bakım veya sağlık kurumuna yerleştirilmesi,
  • Yerleşim yerinin değiştirilmesi.

Denetim Makamının İzni Gereken Hâller

Bazı işlemler sadece vesayet makamının izniyle yapılamaz. Aynı zamanda denetim makamı olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin de onayıyla geçerlilik kazanır. Bu işlemler şunlardır:

  • Evlat edinme veya edilme,
  • Vatandaşlığa giriş veya çıkış,
  • Şirket ortaklığı gibi kişisel sorumluluk doğurabilecek ticari işlemler,
  • Ömür boyu aylık veya gelir, ölünceye kadar bakma sözleşmeleri,
  • Mirasın kabulü, reddi, miras sözleşmeleri,
  • Küçüğün ergin kılınması,
  • Vasi ile vasilik altındaki kişi arasında sözleşme yapılması.

Vasi Raporlarının Denetimi ve Hesap Sorumluluğu

Vasi, görevi süresince düzenli olarak malvarlığına ilişkin rapor ve hesapları mahkemeye sunmakla yükümlüdür. Vesayet makamı bu raporları inceler; eksiklik veya hata varsa düzeltilmesini ister. Mahkeme, gerekli görmesi hâlinde tamamlayıcı önlemler alarak vesayet altındaki kişinin menfaatlerini korur.

Vesayet makamının onayından geçmeyen hiçbir işlem geçerlilik kazanmaz. TMK m.466 ve devamında düzenlendiği üzere, vasi bu süreçte dürüstlük ve sadakatle hareket etmek zorundadır.

İzinsiz Yapılan İşlemlerin Geçerliliği

Yasal olarak izin alınması gereken bir işlem vesayet makamı veya denetim makamının onayı olmadan yapılmışsa, işlem baştan geçersizdir. Ancak bu tür işlemler, ilgili mahkemenin sonradan onaylaması halinde geçerlilik kazanabilmektedir. Aksi halde, vesayet altındaki kişi veya mirasçıları işlemin iptalini isteyecektir.

Vasinin ve Devletin Hukuki Sorumluluğu

Vasi, görevini yürütürken ağır ihmal, kötüye kullanım veya güveni zedeleyici davranışlarda bulunursa; bu eylemlerden doğan zararları tazminle yükümlüdür. Bu konuda TMK m.466’da açıkça düzenleme yapılmış olup, aynı yükümlülük kayyım ve yasal danışmanlar için de geçerlidir.

Vasi atanmasından önce gerçekleşen fiiller nedeniyle vasiye sorumluluk yüklenemez. Bu durum, Yargıtay kararlarında da açıkça vurgulanmıştır.

Öte yandan, vesayet makamında görev yapan hâkimler ya da diğer görevlilerin kusurlu işlemleri neticesinde zarar doğmuşsa, Devlet bu zarardan birinci derecede sorumludur. Devletin zararı tazmin etmesi hâlinde, kusurlu görevlilere rücu hakkı saklıdır.

Vasiliğin Sona Ermesi ve Devir Süreci

Vasi görevi; sürenin dolması, görevden alınma veya vasi tarafından görevin bırakılması hâllerinde sona erer. Ancak vasi, yerine yeni bir vasi atanana kadar zorunlu işlemleri yapmaya devam eder. Görev sona erdiğinde, kesin hesap verilmesi ve malvarlığının teslimi zorunludur.

Vesayet makamı, kesin hesabı inceledikten sonra vasiliğin sona erdiğine dair karar verir. Bu karar kendisi hakkında vasi atanan kişiye, mirasçılarına veya yeni vasiye tebliğ edilir ve bu kişilerin tazminat davası açma haklarının saklı olduğu belirtilir.

Vesayetin Sona Ermesi

Vesayet, vasiliği gerektiren sebebin ortadan kalkmasıyla sona erer. Küçüklerde vesayet, erginlik yaşı ile; hükümlülerde hapis halinin bitmesiyle; kısıtlılarda ise mahkeme kararı ile sona erer.

Akıl hastalığına dayalı kısıtlamalarda resmi sağlık kurulu raporu gereklidir. Alkol, uyuşturucu bağımlılığı veya kötü yönetim gibi sebeplerle kısıtlanmış kişilerin vesayetinin sona erebilmesi için en az bir yıl süreyle şikâyete neden olan bir davranışta bulunmamış olması aranır. Kendi isteğiyle kendisine vasi atanan kişiler açısından ise, talep sebebinin sona erdiği tespit edilmelidir.

Devletin Sorumluluğu

Türk Medeni Kanunu m.462 hükmü gereği, vesayet makamı ve bu görevlilerinin sebep olduğu zararlar bakımından Devlet doğrudan sorumludur. Devlet, bu zararları karşılamakla yükümlü olmakla birlikte, kusurlu görevliye rücu etme hakkına sahiptir.

Sonuç

Vesayet kurumu, yalnızca bireyin değil toplumun bütününü ilgilendiren sosyal bir güvenlik tedbiridir. İlgili prosedürler, yüksek düzeyde teknik bilgi ve dikkat gerektirir. Dolayısıyla vasiler ve vasilik altına alınmak istenen kişiler süreci bir hukuk profesyoneli eşliğinde yürütmelidir. Zira hem hak kaybını önlemek hem de sürecin sağlıklı işlemesini sağlamak açısından bu durum gereklidir. Konuyla ilgili bizimle iletişime geçebilirsiniz.