Ticari İşletmenin Devri
Ticari işletmeler de dahil olmak üzere her tür işletmenin aktif ve pasifleriyle birlikte devri, esas olarak BK 202’de düzenlenmiştir. BK 203’de ise bir işletmenin diğer bir işletme ile aktif ve pasiflerinin karşılıklı olarak devralınması suretiyle birleştirilmesi düzenlenmiş ve bu halin esas itibariyle BK’nın 202.maddesi hükmüne tabi olacağı belirtilmiştir. Gerek işletmenin devri ile ilgili BK 202’de gerek işletmelerin birleşmesi ile ilgili BK 203’te, işletmeler düzeyinde kalan malvarlığı birleşmeleri düzenlenmiştir. Başka bir deyişle, işletmenin devri ya da birleşmesi, işletmeyi işleten şirketleri ve onların ortaklarını, kısacası şahıs unsurunu etkilememekte, ilgili şirketler ve ortaklar ayrı kalmakta devam etmektedir.
TTK’da ise, iki veya daha fazla ticaret şirketlerinin birbirleriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurmaları veya bir ya da daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir ticaret şirketi tarafından devralınması düzenlenmiştir. Ticaret şirketlerinin birleşmelerine ilişkin bu hükümlerde, ticaret şirketlerine ait bu işletmelerin devri ya da birleşmesinin yanı sıra her iki şirketin bir ortaklarının da tek bir tek bir ortaklık çatısı altında toplanmaları söz konusudur. Dolayısıyla bu konuya ilişkin BK hükümleri ile TTK hükümlerinin uygulanma alanları birbirinden tamamen farklıdır. Bir anonim şirketin, başka bir anonim şirketin sadece işletmesini devralması BK 202’ye, buna karşılık bir anonim şirketin, bu şirkete ait işletmenin başka bir anonim şirketçe devralınması yoluyla sona erdirilmesi ve sona eren şirket pay sahiplerine diğer anonim şirketin paylarının verilmesi hali ise TTK 136 vd.’na tabidir.
Ticari İşletmenin Devrinde Sorumluluk
Ticari işletmenin devri konusunda Borçlar Kanunu hükümleri de uygulama alanı bulmaktadır. BK 202/II hükmüne göre, işletmenin borçlarından dolayı devreden de, devralanla birlikte 2 yıl daha müteselsilen sorumlu olur. Devredenin sorumluluğunun bu şekilde devam etmesi bir amaca yöneliktir. İşletmenin devri halinde borçların, alacaklıların rızası aranmaksızın devralana geçmesinin alacaklılar bakımından doğurabileceği kötü sonuçları azaltmaya yöneliktir. Kanun koyucu alacaklıların menfaatlerini korumak ve böylece bir denge oluşturmak amacıyla hareket etmiştir. Dolayısıyla alacaklılar, devre rağmen, öngörülen bu süre içerisinde eskisi gibi devredene de başvurabilecek ve alacaklarını ondan talep edebileceklerdir. Üstelik kanundan doğan teselsül nedeniyle alacaklı müteselsil borçlu sıfatına sahip olan devreden ile devralandan dilediğine, hatta her ikisine birden aynı anda başvurabilecektir; içlerinden sadece birine başvurulması diğerinin sorumluluğunu bitirmeyecektir.
Yargıtay HGK’nun 14.5.2008 tarih ve 2008/19-355 E., 2008/372 K. sayılı kararına göre; “Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi uyarınca bir işletmenin devrinde önceki borçlunun, devralanla birlikte iki yıl süreyle işletmenin borçlarından müteselsilen sorumlu bulunmasına, aynı kanunun 142. maddesine göre de, alacaklının müteselsil borçluların tamamından veya birinden borcun ödenmesini istemesinin mümkün olmasına ve borç tamamen ödeninceye kadar müteselsil borçluların sorumlulukları devam eder.”
Yargıtay HGK’nun 26.12.2001 tarih ve 2001/11-1155 E., 2001/1165 K. sayılı kararına göre; “…. Ancak, ticari işletmenin devrinden itibaren iki yıl süreyle devredenin devralanla birlikte işletmenin borçlarından sorumlu olacağı yönündeki Borçlar Kanunu’nun 179 ncu maddesinin buyurucu hükmüne nazaran ticari işletmeyi davalıya devreden davacının, kendi adına devam eden doğal aboneliğinden doğan tüketim borcundan davalıyla birlikte müteselsilen sorumlu olduğunun gözden kaçırılması doğru olmadığı gibi, dava dışı idare İGDAŞ tarafından tahakkuk ettirilerek bildirilen fatura bedelinden zamanında davalıyı ihbar etmemesi halinde borcun ferilerinin kendi kusurundan kaynaklandığı ve bunun sonucunda borcun ağırlaşmasından davalıyı sorumlu tutamayacağı düşünülmeden bunun tamamının davalıdan rücuan tahsiline karar verilmesi de isabetsiz bulunmuştur.”
Ticari İşletmenin Devrinde İç İlişki
Devreden ile devralan iç ilişki bakımından sorumluluğu istedikleri gibi düzenleyebilir, örneğin devredenin sorumluluğunu tamamen bertaraf edebilirler. Ancak borçların kanunen nakli halinde devredeni de belirli bir süre sorumlu tutan, BK 202/II hükmü emredicidir. Bu hüküm karşısında taraflar arasındaki anlaşmanın alacaklılara karşı ileri sürülmesi mümkün değildir. Bu nedenle devredenin sorumluluğu kanunen öngörülen sürenin geçmesinin yanı sıra, ancak alacaklının muvafakati üzerine, yani devredenin alacaklı tarafından ibra edilmesi veya devralan ile alacaklı arasında devredeni borçtan kurtaran bir borcun dış üstlenilmesi sözleşmesinin yapılması ile sona erebilir.
Devredenin bu sorumluluğu devrin ilanı veya bildiriminden önce doğmuş bulunan borçlar için söz konusudur. Devralanın, devirden sonra girişeceği işlemler nedeniyle devredenin herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Devredenin devralanla birlikte sorumlu tutulacağı iki yıllık sürenin başlangıcı, muaccel borçlar için bildirim veya ilan tarihidir. Müeccel borçlar için ise borcun muaccel olduğu tarihtir. İki yıllık süre hak düşürücü süre olup, bunun dolmuş olduğu hakim tarafından resen dikkate alınır.
Yargıtay HGK’nun 17.10.2007 tarih ve 2007/21-664 E., 2007/745 K. sayılı kararına göre; “……….. Kural olarak, ihbar veya ilan tarihinden itibaren iki yıl boyunca işletmeyi ya da malvarlığını devreden devralanla birlikte müteselsil borçlu olacaktır. İhbar, alacaklıya ulaşmak şartıyla hüküm ifade edecektir…..”
KAYNAKLAR
- Ülgen, H., Helvacı, M., Kendigelen, A., Kaya, A., Ertan, F., (2015), Ticari İşletme Hukuku, İstanbul
- Arkan, S., (2018) Ticari İşletme Hukuku, Ankara
- Sema AYDIN, Hasan Ali KAPLAN, Arzu ŞEN KALYON, Ticari İşletme Devri ve Devrin Hukuki Sonuçları, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y.2013, Sa. 1-2