Yaş Düzeltilmesi Davasında Anneyle Çocuk Arasındaki Yaş Farkına Dikkat Edilmesi Gerekir

Doğum tarihinin düzeltilmesine ilişkin davalar diğer kayıt düzeltme davaları gibi kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan, hakim taleple bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği bulgulara göre ve öteki kayıtlarla çelişki meydana getirmeyecek şekilde karar vermek zorundadır. Doğum tarihinin düzeltilmesine karar verilen ile annesi arasında düzeltilen doğum tarihine göre 12 yıllık bir zaman farkı bulunmaktadır. Bir kadının bu yaşta doğum yapmasının tıbben mümkün olmadığı açık olup, hakim, nüfus kayıtlarında düzeltme yaparken kayıtlar arasında çelişki olmamasına özen göstermeli, böyle bir sonucu doğuracak kararlar vermemelidir. DEVAMI… “Yaş Düzeltilmesi Davasında Anneyle Çocuk Arasındaki Yaş Farkına Dikkat Edilmesi Gerekir”

Evlendikten Sonra Bekarlık Soyadının Kullanılmasının Mümkün Olduğu

Davacı vekili 16/10/2012 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin doçent doktor sıfatıyla … Üniversitesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümlerinde ders veren bir akademisyen olduğunu, müvekkilinin geçmişinin başarılarla dolu olduğunu, uluslararası düzeyde makalelerinin bulunduğunu, ilk kitabını dünyanın en ünlü akademik yayınevlerinden biri olan “Oxford Üniversitesi Yayınevi” aracılığıyla piyasaya sürdüğünü, anadili İngilizce olmadığı halde Anglo-Amerikan edebiyatı alanında dünya çapında kendine yer edinen nadir bilim insanlarından biri olduğunu, müvekkilinin bu akademik çalışma ve yayınlarını kendi soyadı olan “Ç…l” ile verdiğini, edebiyat ve bilim alanında bu soyadıyla tanındığını, DEVAMI… “Evlendikten Sonra Bekarlık Soyadının Kullanılmasının Mümkün Olduğu”

Sosyal Medyada Kişilik Haklarına Saldırı Halinde Manevi Tazminat Miktarı

Türk Borçlar Kanunu 58 maddesi hükmüne göre, hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. DEVAMI… “Sosyal Medyada Kişilik Haklarına Saldırı Halinde Manevi Tazminat Miktarı”

Basının Haber Verme Şekli ve Eleştiri Sınırlarının Kişilik Hakkına Saldırı Niteliğinde Olmaması

Tüm bu açıklamalar ışığında; dava konusu yazı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, yayının güncel olduğu, kamu yararını amaçladığı ve kamuoyunu bilgilendirmeye yönelik olduğu, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğindeki ifadelere yer verilmediği, haberin veriliş biçimi ve bütünlüğü çerçevesinde, kamuoyu gündemini uzun süre meşgul eden gezi olayları ve bu olaylar karşısında…Üniversitesi öğrencilerinin mezuniyet töreninde aldığı tutum değerlendirilerek basının haber verme hakkı ve eleştiri sınırları içerisinde haber yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir. DEVAMI… “Basının Haber Verme Şekli ve Eleştiri Sınırlarının Kişilik Hakkına Saldırı Niteliğinde Olmaması”

Osmanlı Devleti’nde 1831 Öncesi Nüfus Kaydı Olmadığından Vakıf Evlatlığının Tespiti Davasının Reddedilmesi

Yazının devamında vakfın ikinci özelliğinin ise serbest vakıf olduğu, Devlete ait toprakların sadece padişahlar ve vezirler tarafından serbest olarak vakfedildiği, burada vakfedilen şeyin toprağın rakabesi veya tasarruf hakkı değil sadece vakıf sahada yaşayan kişilerden alınan vergiler olduğu, bu tür vakıfların gelirlerinin, Devlet bütçesinden karşılanması gereken hizmetlere ayrıldığı; serbest vakıflara timar ve mülk idarecilerinin (sancakbeyi, subaşı gibi) giremeyeceği ve vakıf bölgede teftişde bulunamayacakları, vergi toplayamayacakları; bu görevlerin tamamen vakfın mütevellisine bırakıldığı, Selâtin vakıflarında bu şekilde bir uygulamaya gidilmesinin sebebinin vakfı çeşitli müdahalelerden uzak tutmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere ortada güçlü delil olmadığı gibi, bir an için var olduğu düşünülse dahi, aksi dosya içeriği ile kanıtlanmıştır. DEVAMI… “Osmanlı Devleti’nde 1831 Öncesi Nüfus Kaydı Olmadığından Vakıf Evlatlığının Tespiti Davasının Reddedilmesi”