1984 yılından beri faaliyetlerine devam eden hukuk büromuz, bünyesinde bulunan 2 adet konkordato komiseri avukatla birlikte konkordato avukatlığı hizmetini en iyi şekilde vermektedir. Antalya konkordato avukatı ihtiyacının son dönemde oldukça yoğun bir şekilde gözlemlendiği bir ilimizdir. Bu ihtiyaca yönelik uzun yıllar bilirkişilik, kayyumluk, konkordato komiserliği gibi görevlerde bulunmuş olan büromuz avukatları hizmet vermektedir.
Antalya Konkordato Avukatı
Ticari faaliyetlerine devam ederken, gerek piyasanın genel durumundan ötürü, gerekse de münferit durumlardan ötürü şirketlerin ekonomik durumu sarsılabilmektedir. Konkordato, bu gibi durumlarda şirketlerin kendilerini toparlayabilmeleri adına bir imkan olarak kanun koyucu tarafından ortaya konulmuş bir hukuki müessesedir. Konkordato yöntemini, gerek bireysel olarak gerekse de şirket olarak ödeme dengesi bozulanlar kullanmaktadır. Antalya Konkordato Avukatı olarak konkordato kararının alınabilmesi için ilk aşamadan son aşamaya dek profesyonel bir hizmet vermekteyiz.
Konkordatonun Amacı Nedir?
Konkordato, zor durumda olan ve borçlarını ödeyemeyen tarafın muhtemel bir iflastan kurtulmasını sağlamaktadır. Mahkeme kararıyla birlikte borçlarını ödeyemeyecek durumda olan taraf borçlarını öteleyebilmekte, adeta rahat bir nefes alabilmektedir.
Konkordato Talebi Hangi Mahkemeye Yapılır?
Gerek iflas erteleme, gerek konkordato taleplerinin yetkili ve görevli mahkemelere sunulması gerekmektedir. Konkordato kararı vermeye yetkili mahkeme borçlunun durumuna göre değişebilmektedir. Borçlu iflasa tabiyse kanunun 154. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında yazılı yerdeki mahkemeden konkordato talep edilebilmektedir. Borçlu iflasa tabi değil ise, borçlunun yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi yetkilidir. Görevli mahkeme ise Asliye Ticaret Mahkemeleri’dir. Antalya Konkordato Avukatı olarak, merkezdeki talepler bakımından Antalya Asliye Ticaret Mahkemeleri’nden konkordato kararları almaktayız. Bunun yanı sıra başta Alanya olmak üzere, çevre ilçe ve illere de konkordato avukatlığı hizmeti vermekteyiz.
Konkordato Talebinin Kabul Edilmesi İçin Gerekenler
Konkordato talebinin kabulü, öncelikle profesyonelce hazırlanmış bir ön projenin mahkemeye sunulmasına bağlıdır. Ön projeyle birlikte, borçlu taraf aslında hangi plan dahilinde borçlarını ödeyeceğini açıklamaktadır. Söz konusu bu projede kaynakların nasıl kullanılacağı, hangi stratejiyle kar elde edileceği, şirketin adeta nasıl ayağa kalkacağı anlatılmaktadır. Bu projenin hazırlanmasında Antalya Konkordato Avukatı olarak uzman ekibimizle birlikte profesyonel bir çalışma gerçekleştiriyoruz.
Ön projenin yanı sıra, borçlunun mali durumunu gösterir belgelerin de titizlikle hazırlanması gerekmektedir. Bilanço, gelir-gider tablosu, alacak ve borçların belirtildiği belgeler önem arz etmektedir. Bunun yanı sıra borçlunun malvarlıklarını gösterecek her türlü belge ön projeyle birlikte sunulmalıdır. Alacak listesiyle birlikte tüm alacaklıların gerçek alacaklıları sunulmalıdır. Aynı zamanda bağımsız kuruluşlarca hazırlanan finansal analiz raporlarını da sunuyoruz. Tüm bu süreçleri gerek mali gerekse de hukuki yönden inceleyerek konkordato kararı alıyoruz.
Konkordato kararının alınması için gerekli çalışmalardan bir diğeri ise, proje ile malvarlığını karşılaştırma tablosudur. Bu tabloyla şirket iflas ederse alacaklıların tahsil edebileceği tutarlar belirtilmektedir. Bunun karşılığında konkordato kararı verilirse alacaklıların tahsil edebileceği tutarlar da yazılmaktadır. Konkordato kararının hem borçlu için hem de alacaklılar için daha karlı olduğuna mahkemeyi ikna etmek temel amaçtır.
Antalya Konkordato Avukatı Vasıtasıyla Ne Kadar Sürede Karar Alınabiliyor?
Konkordato talebinin iletilmesinden tasdikine kadar geçen sürede borçlu kanunen korunmaktadır. Bu süreçte mahkeme borçlunun mal varlığını koruyacak ve konkordato komiserleri borçluyu denetleyecektir. Mahkeme, yukarıda sayılan belgelerde eksiklik bulunmaması halinde geçici mühlet kararını verecektir. Geçici mühlet kararı verildiğinde, borçlu aleyhine haciz yoluyla icra takibi yapılamaz, başlatılan haciz takipleri duracaktır. Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılması mümkündür. Buna karşı, rehinli mallarının satışı yapılamayacaktır. Borçlu aleyhine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilemeyecektir. Mahkeme, geçici mühlet kararını 3 ay için verecek, gerekli görülürse 2 ay daha uzatacaktır. Ardından gelecek bir sonraki aşama kesin mühlet aşamasıdır. Son aşama ise konkordatonun tasdikidir.
Teminat senedi, günümüzde sözleşmelerin yeterli güvenceyi sağlamaması sebebiyle bono niteliğinde olan evraka bir takım kayıtlar konulmasıyla kullanılmaktadır. Sürekli bir gelişme ve değişme içerisinde bulunan yaşam koşullarıyla birlikte hayatın her alanında karşımıza çıkan sözleşmeler de gittikçe farklı tarzlara bürünmekte farklı alanlarda kendilerine yer bulmaktadır. Sözleşmelerin ifasının sağlanması noktasında kendini güvence altına almak isteyen alacaklı taraflar artık neredeyse her sözleşme ilişkisinde bu sözleşme ilişkisinden tamamıyla bağımsız ve ayrı bir alan olan kıymetli evrak alanına başvurmaktadırlar.
Uygulamada kıymetli evrak içerisinde tedavül ve düzenlenme kabiliyeti bakımından en sık karşılanan kambiyo senetlerinden biri olan bono, ikili ilişkilerin neredeyse tamamında bulunur bir hale gelmiş durumdadır. Öyle ki ev kiralama, franchise sözleşmesi, bir işletmenin devri, abonelik sözleşmeleri gibi kısıtlanma alanı ve imkânı bulunmayan her alanda kendini gösterir durumdadır.
Bu şekilde geniş bir yelpazede yer alan bonolar düzenlenmeleri sırasında kanunda açıkça belirtilen unsurlarının yanında taraf iradeleriyle de başkaca unsurlara bünyelerinde yer verebilmektedirler. Bu bakımdan ihtiyari nitelik teşkil eden bu unsuralar bazı durumlarda senet üzerinde bulunması senedin geçerliliği bakımından herhangi bir sonuç doğurmazken bazı durumlarda bononun kambiyo senedi olma durumunu ortadan kaldırıcı bir hal alabilmektedir.
Böyle bir ihtiyari kayıt olan teminat kaydının geçmişten günümüze uygulamada da sıklıkla karşılaşılır olması özellikle Yargıtay uygulaması kapsamında ele alınması gereken konulardan birini oluşturmuştur.
Bu çalışma kapsamında öncelikle Türk Ticaret Kanunu’nun açık düzenlemesi gereği kambiyo senetlerinden biri olan bononun genel özellikleri hakkında genel bir açıklama yapılacak, evrakın bono vasfına sahip olabilmesi için barındırması gereken kanuni şartlara yer verilecek ve çalışmanın esasını teşkil eder nitelikteki teminat kayıtlarının doktrin ve Yargıtay uygulamasındaki durumu kişisel görüşlerle birlikte desteklenerek değerlendirilmeye çalışılacaktır.
A) Kıymetli Evrakların Genel Özellikleri
Türk Ticaret Kanunu’nda terminolojik olarak açıkça bir tanımı yapılmasa da TTK 776 da sayılan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere bono, kayıtsız ve şartsız belirli bir bedel ödemeyi içeren düzenleyen ve senedin ilk hamili olan lehtar arasında ikili bir ilişki oluşturan kıymetli evraktır.
Bono kanunen emre yazılı senetlerden olup devir açısından ciro ve teslim gereklidir. Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereği niteliği uygun düştüğü ölçüde poliçeye uygulanacak olan hükümler bonoda da uygulanma kabiliyetine sahip oldukları için bononun nama yazılı olarak düzenlenmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır. Bu bakımdan TTK 681/2 gereği düzenleyen bonoda emre yazılı değildir ibaresini veya aynı anlamı ifade eden buna benzer bir ifadeye yer verirse bono artık nama yazılı bir kıymetli evrak olarak düzenlenmiş olur. Uygulamada rekta kaydı olarak da adlandırılan bu ibare sebebiyle artık nama yazılı olan bononun devri alacağın temliki ve teslim ile gerçekleştirilebilecektir. (TTK 647,681/2)
Bononun kambiyo senetlerinden biri olması ve kambiyo senetlerinin kendine has özelliklerinin bulunması aktarılmaya değer bir konu olarak görülmektedir.
1) Bono Soyut Kıymetli Evraktır
Kıymetli evraktaki soyutluk prensibi kıymetli evrakın düzenlenmesine yol açan temeldeki ilişkinin senede bakarak bilinemeyecek olması olarak açıklanabilir gerçekten de her kambiyo senedinin düzenlenmesinin altında mutlaka bir neden vardır. Helvacı hoca senet metninin düzenlenmesi açıkça temel teşkil edecek olan taraflar arasında herhangi bir borç ilişkisi bulunmasa bile, yine de temelde bir ilişki olduğunu bu ilişkinin de hatır ilişkisi olduğunu belirtmektedir.[1]
Kambiyo senetlerindeki soyutluk prensibinin temel dayanağı TBK m18’den gelmektedir. Hüküm soyut borç tanımasını borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir diyerek kabul etmiş ve sorumluluğu soyut borç tanımasında bulunan kişi üzerine bırakmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da kambiyo senetlerinin temel hukuki ilişkiden bağımsız bir nitelik taşıdığını ve soyut bir borç ikrarı içerdiğini vermiş olduğu birçok kararda dile getirmektedir.[2]
Kambiyo senetlerinin soyutluk prensibini bünyelerinde barındırmalarının bir sonucu olarak hamil senedi ileri sürerek hak talep etmek istediğinde temeldeki borç ilişkisini kanıtlamak zorunda değildir. Kambiyo senetlerinin soyutluğu gereği yalnızca senetten yetkili hamil olduğunun anlaşılması yeterlidir. Bu bakımdan TMK m.6’da düzenlenen ve genel hükümlerde iddiayı ispat bakımından temel teşkil eden herkesin hakkını dayandırdığı somut surumu ispat edeceği kuralının kambiyo senetlerinde değişime uğradığını ve ispat yükünün yer değiştirdiğini ileri sürmek yanlış olmayacaktır. Senedi elinde bulunduran yetkili hamilin yalnızca senedi ileri sürerek alacağını istemesi yeterli olup alacağı olmadığını kanıtlamak karşı tarafa düşen bir ispat yüküdür.
Bono ciro ve teslimle üçüncü iyiniyetli kişinin eline geçtiği durumlarda TTK m.684/1 gereği bonodan doğan bütün haklar da devrolunmuş olacaktır. Soyutluk prensibinin bir diğer sonucu ise bu durumda bonoyu elinde bulunduran kişinin kendisine ödeme amacıyla başvurulduğu kişi düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle arasında bulunan temel ilişkiye dayanan def’ilerden istisnalar saklı kalmak kaydıyla yararlanamayacaktır. Kambiyo sendi olan bonoyu devralan kişinin soyut bir hak iktisap etmiş olması bu bakımdan kambiyo senetlerine güven ilkesini de pekiştirmektedir.
“Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını İİK’nın 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel defi olup, TTK’nın 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.”
2) Bono Kurucu Niteliktedir
Kambiyo senetlerinden biri olan bono düzenlenmesi ve ilk alıcıya telsi edilmesiyle birlikte artık temel ilişkiden bağımsız olarak bir varlık kazanmakta, hukuk aleminde ve tedavül ve tahsil açısından kendi kurallarına tabi olan soyut bir hak içermektedir. Bu bakımdan kurucu nitelikte bir kıymetli evrak olan bononun düzenlenmesinden önce bono ile perçinlenmiş bulunan hakkın varlığından söz edilemez. Bononun taşımış olduğu hakkın gündeme gelebilmesi, senedin düzenlenmesine bağlıdır.
3) Kıymetli Evrak Sınırlı Sayıdadır
Kambiyo senetleri Türk Ticaret Kanunu’nun Üçüncü Kitabının Dördüncü Kısmında düzenleme yeri bulmuştur. Bunlar bono, poliçe ve çek olarak düzenlenmiş olup sınırlı sayı prensibine tabi tutulmuşlardır. Kanunda numerus clauses ilkesine tabi olan bu kambiyo senetlerinden biri de bono olup kanunda düzenleme altına alınan bu senetler dışında başkaca bir kambiyo senedinin yaratılmasına imkân yoktur.
4) Kıymetli Evraklar Tipe Bağlıdır
Türk Ticaret Kanunu, kambiyo senetlerini katı şekil şartlarına tabi tutmuş ve kambiyo senedi niteliği kazanabilmelerini bu şartların varlığına bağlı kılmıştır. Bono da bu sıkı şekil şartlarına tabi olan senetlerden biri olup Türk Ticaret Kanunu m. 776’da düzenlenen şartları taşımıyorsa bono vasfına sahip olamayacaktır.
B) Bononun Taşıması Gereken Zorunlu Unsurlar Teminat Senedi
Türk Ticaret Kanunu 776. maddesinde bir kıymetli evrakın bono olarak nitelendirilebilmesi için taşıması gereken unsurları tek tek ve açıkça düzenleme yoluna gitmiştir. Bu unsurlar aşağıda sayılmıştır.
1) Bono veya Emre Yazılı Senet İfadesi
Düzenlenen kıymetli evrakın kambiyo senetlerinden biri olan bono olarak adlandırılabilmesi için senet metninde bono ya da emre yazılı senet kelimesinin bulunması gerekmektedir. Bononun düzenlenme dili Türkçe dışında bir dilse yine o dilde bono veya emre yazılı senet kelimelerinin karşılığı olan kelimenin senette kendine yer bulması gerekmektedir.
2) Kayıtsız Şartsız Belirli Bir Bedeli Ödeme Vaadi
Bono bünyesinde belirli bir bedelin ödenmesi vaadini kayıtsız ve şartsız olarak bulundurmalıdır. Kanun koyucu belirli bir bedelden bahsettiği için bu bedel ancak nakit olabilecektir.[3].
Belirli olan bedelin Türk Lirası olma zorunluluğu bulunmayıp başka ülke parasıyla da belirlenebilir. Bonoda yer alacak olan bedel, rakamla veya yazıyla açıkça gösterilmek zorundadır. Bono üzerinde hem rakamla hem de yazıyla gösterilmiş olan bedel birbirinden farklı ise Türk Ticaret Kanunu madde 778 atfıyla 676 gereği yazı ile gösterilen bedel üstün tutulur. Bunun yanı sıra bono bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla birden çok gösterilmiş olup da bedeller arasında fark bulunursa, en az olan bedel geçerli sayılacaktır.
Bonoda açıkça belirtilecek olan bedelin herhangi bir şarta bağlanması bononun kambiyo senedi olma vasfını kaybettirecektir. Kanun maddesinde kayıt kelimesinin de geçmesi herhangi bir kaydın bono üzerine iliştirildiği durumlarda bononun geçerliliğinin ortadan kalkacağını akıllara getirse de kayıt kelimesi şartla birlikte değerlendirilerek bononun şarta bağlanması anlamına gelmeyen kayıtların bononun geçerliliğine etki etmeyeceği doktrin ve uygulamada baskın olarak kabul edilmektedir.
Bu bakımdan bono yer alabilecek olan ihtiyari nitelikteki teminat kayıtlarının hangi hallerde bononun geçerliliğine etki edeceğinin incelenmesi gerekliliği ortaya çıkmış olup konunun ilerleyen kısımlarında ayrıca ve açıkça mercek altına alınacaktır.
3) Vade
Bono üzerinde vadenin bulunması gerekliliği esaslı şekil şartlarından biri değildir. Vade kanun hükmü gereği bonoda hiç yazılmamış olsa da bu durum bononun kambiyo senedi olma durumunu etkilemeyecek, bono görüldüğünde vadeli bir bono olarak adlandırılacaktır.
Her ne kadar bonoda vadenin açıkça belirtilmesi gerekmese de vadenin yalnızca bir adet ve açık olması gerekmektedir. Gerçekten de kanun gereği yalnızca dört türlü vade belirlemesi yapılabilirken bu sınırlı sayıdaki vadelerden başkaca bir vade belirlenemeyecek veya bonoda iki adet vadeye yer verilemeyecektir. Bu durumu barındıran bono artık kambiyo vasfını yitirecektir.
“…Takip dayanağı senedin düzenlenme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 Sayılı TTK’nin 778. maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 703. maddesine göre, çift vadeli olarak düzenlenen senetler, bono vasfında sayılamaz.
Somut olayda borçlu keşidecinin ödeme beyanı lehtara karşı olup, takip alacaklısına karşı herhangi bir ödeme defi bulunmadığından İİK’nin 170/a-son maddesinin uygulanma yeri olmayıp, takip dayanağı 07/09/2017 düzenlenme tarihli bonoda “ödeme günü” kısmında “01/02/2018” tarihinin yazılı olduğu, senet metninde ise vadenin “BİR OCAK İKİBİNONSEKİZ” olarak gösterildiği, bu haliyle bonoda çift vade olduğu anlaşılmakla, bu hususun mahkemece re’sen gözetilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekir…”[4]
Yargıtay’ın önceki tarihli kararlarında rakamla yazılan tarih ile yazıyla yazılan tarih arasında farklılık olması halinde yazılı tarihe itibar edilmesi gerektiği belirtilmekteydi. Ancak 2020 yılının Aralık ayında verilen bu kararla uzun süredir devam eden içtihattan dönüldüğü düşünülmektedir.
Vade kısmının yazıyla ve rakamla yazılan kısımlarda farklı olması halinde yazıyla belirtilen vadeye itibar edileceğine ilişkin eski tarihli bir karar şu şekildedir:
Ayrıca TTK.nun 690. maddesi göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 588/l. maddesi gereğince, bonoda bedelin yazı ile ve rakamla gösterilen kısımların arasında farklılık olduğu takdirde yazıyla gösterilen bedele itibar olunur. Anılan bölümlerde tahrifat yapıldığı da ileri sürülmediğine göre itirazın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir.
4) Ödeme Yeri
Bonoda ödeme yerinin belirtilmesi gerekmektedir. Bu da esaslı bir şekil şartı olmayıp kanunun … maddesi gereği ödeme yerinin açıkça gösterilmediği hallerde bononun düzenlendiği yer ödeme yeri olarak kabul edilir.
Düzenleme yeri de bonoda açıkça gösterilmemişse TTK 777/4 gereği düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılır. Bu bakımdan alternatifi bulunan unsurlardan biri olan ödeme yeri açıkça belirtilmese de bu durum bononun geçerliliğine etki etmeyecek bono kambiyo senedi olma vasfını koruyacaktır. Buna karşın unutulmamalıdır ki düzenleme yeri olarak kabul edilebilecek düzenleyenin adının yanında yer alan herhangi bir yer de bulunmadığı takdirde artık düzenleme yeriyle birlikte ödeme yerinin de belirlenmesine imkân kalmayacak ve bono kambiyo senedi olma vasfını yitirecektir.
5) Lehtar
Bonoda ödemenin kime ya da kimin emrine yapılacaksa onun adı ve soyadının ya da ticaret unvanının gösterilmesi zorunlu şartlardan biridir. Bonoda belirli bir şekilde lehtarın yer almayışı senedin bono olarak kabul edilmesini engelleyecektir. Konuya ilişkin Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu karar şu şekildedir:
“…dava konusu bonoda lehtar isminin olmaması sebebiyle TTK 776/1-e maddesi gereği bono niteliği olmayıp böyle bir belgede ki hakkın ciro yoluyla devrinin mümkün bulunmamasına, davalı …’in ciro yoluyla belgeyi devralması nedeniyle yasal hamil olmamasına ve davanın kabulünde bir isabetsizlik bulunmamasına göre…”[5]
Bonoda düzenleme tarihinin bulunması zorunlu unsurlardan biri olup böyle bir tarih bulunmadığı takdirde bono batıl olacaktır.
Düzenlenme tarihinin yanı sıra düzenlenme yerinin açıkça gösterilmiş olması bono açısından esaslı bir zorunluluk olmayıp TTK m.777/4 gereği düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bono, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacaktır. Buna karşın düzenleyenin adının yanında da herhangi bir yer belirtilmemiş olması durumunda bono kambiyo senedi olma vasfını kaybedecektir.
Düzenlenme yerinin idari bir yer olarak belirtilmesi yeterli ve zorunludur. Diğer bir ifadeyle düzenlenme yeri olarak açık adres belirtilmesine gerek olmayıp idari nitelikte köy, ilçe il gibi bir ifadenin belirtilmesi gerekmektedir. Yargıtay da şu kararında bu durumu vurgulamıştır:
“…Takibe konu senedin tanzim tarihi itibariyle uygulanması gereken 6102 Sayılı TTK’nun 776/1-f maddesi uyarınca; senette düzenlenme yerinin yazılı olması gereklidir. Aynı Kanun’un 777/4. maddesinde ise; düzenlendiği yer gösterilmeyen bir bononun, düzenleyenin adının yanında yazılı olan yerde düzenlenmiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Hukuk Genel Kurulu’nun 02.10.1996 gün ve 1996/12-590 sayılı kararında da benimsendiği üzere tanzim yeri olarak idari birim adının (kent, ilçe, bucak, köy gibi) yazılması zorunlu ve yeterlidir.
Öte yandan, keşide yeri unsuru bulunmayan dayanak belge bono olarak kabul edilemeyeceğinden, TTK’nun 776/1-f maddesinde öngörülen koşulu taşımayan bu belgeye dayanarak borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılması da mümkün değildir.
Somut olayda, UYAP sistemi üzerinden temin edilen takibe dayanak senet aslında, lehdar hanesinde takip alacaklısının isminin yer aldığı görülmüş ise de senedin düzenleme yeri içermediği, düzenleyenin adının yanında yalnızca “Gazi Mah. İbni Sina Cad. Bindalı Apt. C Blok No: 74/2” şeklinde ibareler yer aldığı, herhangi bir idari birimin bulunmadığı anlaşılmış olup bu haliyle dayanak senet kambiyo senedi vasfında değildir…”[6]
Bonoyu düzenleyecek olan kimse bononun asıl borçlusu olup bonoda imzasının bulunması zorunlu şekil şartlarından biridir. Bu bakımdan bonoya atılacak olan imza TTk m. Gereği el ile atılmak zorundadır. Mekanik bir araçla atılan imza veya parmak izi basılması bu zorunlu unsuru karşılamayacak olup bononun geçersizliğine yol açacaktır.
Yapılan açıklamalarla birlikte bono üzerine atılacak imzanın düzenleyen tarafından atıldığının açıkça belirli olması gerekmektedir. Bononun ön yüzüne düzenleyen kişi dışında kimseler tarafından atılacak imzalar aval hükmünde sayılacağı için düzenleyen sıfatıyla imzanın atılmış olduğunun bonodan açıkça anlaşılması gerekmektedir.
Yargıtay vermiş olduğu şu kararında düzenleyen tarafından imzalanmayan bononun geçersiz olduğunu belirtmiştir:
“…Davaya konu bononun davacıların murisi keşideci … tarafından parmak izi basılarak davalıya verildiği anlaşılmaktadır. TTK’nın 776. maddesi g bendine göre bono üzerinde düzenleyenin imzasının bulunması gerektiği belirtilmiş olması dikkate alındığında dava konusu bononun kambiyo vasfında olmadığı, geçersiz olduğu görülmektedir. Davacılardan … aval veren olup sadece dava konusu bonoda şekli noksanlıklardan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep edebilecektir. Dava konusu bonoda imza bulunmadığından geçersiz olup bu durumda davacı aval verenin de bono nedeniyle sorumluluğu bulunmamaktadır. Dava konusu bononun keşideci tarafından imzalanmadığı bu nedenle kambiyo vasfında olmadığı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken…”[7]
C) Teminat Senedi Kavramı ve Bono Üzerindeki İhtiyari Nitelikteki Teminat Kayıtları
Türk Ticaret Kanunu’nda açıkça düzenlenmese de uygulamada bir sözleşmede karşı edimin güvencesi[8] olarak verilen bonoların üzerinde bu durumu gösterecek ibarelere rastlanmaktadır. Senet üzerinde yer alan bu ibareler teminat kaydı ve bu ibarelerin yer aldığı senetler teminat senetleri olarak adlandırılmaktadır.
Senet üzerinde yer alan bu ibarelerin içeriğine ve durumuna göre bononun kambiyo senedi olma vasfını kaybetmesine sebebiyet verebilecek olması incelenme gereksinimini oluşturmaktadır.
1) Bononun Geçersizliğine Etki Etmeyen Kayıtlar
Senet üzerine eklenen teminattır, teminat senedi gibi ibareler doktrinde mücerret teminat kayıtları olarak adlandırılmaktadır. Bu tür ibarelerin senet üzerinde bulunması senedin soyutluk özelliğini ihlal edici veya ödeme vaadini şarta bağlayıcı bir durum olmadığı için dikkate alınmayacak olduğu belirtilmektedir.[9] Dolayısıyla üzerinde mücerret bir teminat kaydı bulunan bono kambiyo senedi olma özelliğini kaybetmeyecek ve tedavül kabiliyetine herhangi bir zarar gelmeyecektir.
Genel görüşün aksine mücerret teminat kayıtlarının da bono üzerinde açıkça teminat olarak verildiği belirtildiği için kayıtsız şartsız belli bir ödemeyi içerme unsuruna aykırılık teşkil edeceğini belirten görüşler de bulunmaktadır. Somuncuoğlu[9] bonoda yer alan teminattır gibi mücerret bir teminat kaydının özellikle uygulamadaki kredi sözleşmeleri temelinde örnek vererek bu ibarelerin yer aldığı bonoların temel ilişki çerçevesinde düzenlendiğinin açık olduğunu, teminat ibaresinin senedin soyutluk özelliğini etkileyecek nitelikte olduğunu belirtmektedir.
Gerçekten de yukarıdaki bölümlerde yapılan açıklamalarda belirtildiği gibi bono soyut bir kıymetli evrak olup düzenlenmesine temel teşkil eden ilişkinin senet metninden anlaşılır olması senedin kambiyo senedi olma vasfını yitirmesine yol açacaktır. Ancak senet metninde verilen işbu bono teminattır gibi ibareler neyin teminatı olduğunu; daha açık bir ibareyle hangi temel sözleşmenin teminatı olduğunu ortaya koymamaktadır. Bu bakımdan mücerret teminat kaydı barındıran bir bono kambiyo vasfı etkilenmeyecektir. Her kambiyo ilişkisinde olduğu gibi bononun da düzenlenmesinin temelinde mutlaka bir ilişki vardır. Bononun kambiyo vasfını kaybetmesi temelinde bir ilişki bulunduğunun mücerret bir teminat kaydı konulmasıyla işaret edilmesiyle değil bu ilişkinin ne olduğunun açıkça ortaya çıkmasıyla ilgilidir. Yargıtay 3. Hukuk dairesi de şu kararında bu durumu açıkça ortaya koymaktadır:
“…Bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır.
Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir…”[10]
Senet metninde bulunan mücerret teminat kaydı bononun kambiyo senedi olma vasfını etkilemeyecek olup kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurma imkânını bünyesinde barındırmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da mücerret kayıtların bononun kambiyo senedi olma niteliğinin ortadan kaldırmayacağını aksini iddia edenin bu iddiasını yazılı belge ile kanıtlaması gerektiğini şu kararında vurgulamıştır:
“…takip dayanağı senedin arka yüzünde “teminat senedidir, kullanılamaz” ibaresinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bonoda teminat kaydı var ise de neyin teminatı olduğu belirtilmediğinden bu kayıt bononun mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Sadece teminat olduğuna dair eklenen bu kayda doktrinde mücerret teminat kaydı denilmektedir. Bononun teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin ya bononun önündeki veya arkasındaki yazılar veya ayrı bir belge (İİK’nın 169/a maddesinde öngörülen) ile teminat senedi olduğunun kanıtlanması gerekir…”[11]
Bu ispat faaliyeti açısından Yargıtay, bonoda teminata ilişkin hiçbir ibarenin bulunmaması durumunda olduğu gibi mücerret bir teminat kaydının varlığı halinde de bononun teminat senedi olarak verildiğini iddia eden taraf açısından bu durumun kişisel bir defi olduğunu ve yalnızca senedin son hamili ve düzenleyen arasındaki temel ilişki sebebiyle dikkate alınabileceğini şu kararında belirtmiştir:
“…Bononun teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılamadığı hâllerde borçlu bu iddiasını İİK’nın 168/5 ve 169/a maddeleri kapsamında borca itiraz olarak ileri sürebilir. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel defi olup, TTK’nın 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken TTK’nın 687. maddesinin 1. fıkrası uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir…”[12]
Yargıtay yine vermiş olduğu başka bir kararında bonoda yer alan mücerret teminat kaydına temel ilişki çerçevesinde kişisel defi olarak başvuracak kişilerin bu temel ilişkinin tarafı olmayan bir üçüncü kişi olmadığını şu kararında dile getirmiştir:
“…Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK.nın 14/03/2001 tarih ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı ve yine HGK.nın 20/06/2001 tarih ve 2001/12-496 E. sayılı kararları).
Öte yandan teminat ilişkisinin, sadece bu ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebileceği tabii olup, teminat ilişkisinin tarafı olmayan 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceği gibi; teminat ilişkisinin tarafı olmayan borçlunun da böyle bir iddiada bulunamayacağının kabulü gerekir.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan 23.01.2017 tarihli sözleşmenin incelenmesinde; taraflarının muteriz borçlu … ve borçlu … ile alacaklı … olduğu, borçlu …’ın sözleşmenin tarafı olmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, söz konusu sözleşme ilişkisinde taraf olmayan borçlu …’ın alacaklıya karşı sözü edilen belgeye dayanarak teminat iddiasında bulunması mümkün değildir…”[13]
Genel kural bu olmakla birlikte özel düzenleme teşkil edebilecek bazı istisnai hallerin varlığı halinde kişisel def’ilerin yalnızca temel ilişkinin tarafları arasında olma sınırlarından çıkarak bu temel ilişkiye en başında taraf olamayan kişilerinde de kullanımında açılabilecektir. Bu bakımdan uygulamada sıkılıkla karşılaşılan durumlardan biri olan Faktoring Sözleşmeleri temelinde düzenlenen bonoların durumu değerlendirilmeye değerdir.
Faktoring işlemlerinin temel dayanağı olan, 23.11.2012 tarihinde kanul edilen 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu (FKFFŞK), 13.12.2012 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra 24.04.2013 tarihinde “Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelik” yayımlanmıştır. Faktoring işlemleri halen yürürlükte bulunan FKFFŞK ve bu Kanun’a dayalı olarak çıkartılan Yönetmelik ve diğer mevzuat hükümlerine göre gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan kambiyo senetlerinde kişisel defilerin ileri sürülmesi hakkında üstte bahsedilen genel kurala istisna teşkil edecek şekilde bir düzenlemeyi bünyesinde barındıran Kanun (ve yönetmelik) gereği kişisel defilerin dermayen alanı değişecektir. Yargıtay bono gibi diğer bir kambiyo senedi olan çek üzerinden vermiş olduğu şu kararında bu durumu yerinde olarak ortaya koymuştur:
“…factoring işlemi içinde yer alan kambiyo borçlusu, 818 sayılı BK’nın 167/1 (TBK, md. 188/1) maddesi uyarınca temlik eden durumundaki önceki alacaklısına yani satıcı firmaya (müşteriye) karşı ileri sürebileceği defi ve itirazları faktoring şirketine karşı da ileri sürebilir. Burada Yönetmeliğin 22/2 ve yürürlük tarihine göre 6361 sayılı FKFFŞK’nun 9/2 maddesi uyarınca kambiyo senedi sebebe bağlandığından kambiyo senetlerinin soyutluk ve kamu güvenliği ilkesi ortadan kalkacak ve bunun sonucu olarak şahsi defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için 6762 sayılı TTK’nın 599. (6102 sayılı TTK m. 687) maddesinde öngörülen “hamilin senedi kötüniyetle iktisap etmesi gerektiği” koşulu aranmayacaktır. Zira, Yönetmeliğin 22/2. ve yürürlük tarihine göre FKFFŞK’ nın 9/2. Maddesi uyarınca kambiyo senedindeki alacağın mutlaka bir mal veya hizmet satışından kaynaklanması gerekmekte ve senetteki alacak sebebe bağlanmaktadır. Sebebe bağlanan bu alacağın faktöring şirketine devri ciro yoluyla olmakla birlikte işlemin temelinde alacağın temliki hükümleri yatmaktadır. Çek/senette ciro zinciri içinde yer almakla birlikte factoring işlemi içinde yer almayan kambiyo borçlusunun durumunun 818 sayılı BK’nın 167/1. (TBK md 188/1) maddesine göre değil 6762 sayılı TTK’nın 599.(6102 sayılı TTK md 687) maddesi hükmüne göre değerlendirilmesi gerekmektedir…”[14]
2) Bononun Kambiyo Niteliğini Kaldıran Kayıtlar
Bono üzerinde bulunan ve yalnızca teminat olma durumu dışında ibareler içererek bononun kambiyo senedi olma vasfını kaybetmesine sebebiyet verebilecek olan ibareler; doktrinde ve uygulamada farklılıklar bulundurması sebebiyle alt başlıklara ayrılarak incelenme gereksinimi oluşturmuştur.
a) Doğrudan Şarta Bağlı Teminat Senedi Kayıtları
Temel ilişkiye atıf yapsın veya yapmasın bononun kanuni unsurlarından biri olan kayıtsız şartsız bir bedel ödeme vaadine aykırı nitelikte bir ibare içeriyor ve bononun ödeme aracı olarak kullanılmasını şarta bağlayan bir teminat kaydı kambiyo senedi olma vasfını ortadan kaldırıcı nitelikte olduğu hususunda bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi de vermiş olduğu şu kararında senet üzerinde ayrı bir sözleşmeye atıf yaparak ödemeyi şarta bağlayan teminat kaydının senedin kambiyo senedi olma özelliğini ortadan kaldırdığını belirtmiştir:
“…Somut olayda, takip konusu senedin ön yüzünde, “İşbu senet 31.01.2014 tarihli hasılat/ürün kira sözleşmesi dışında kullanılamaz. Üçüncü şahıslara verilemez. Tarafların sözleşmeyi karşılıklı feshetmesi durumunda iade edilecektir. Teminat senedidir. Ödemelerde kullanılmaz.” ibarelerinin bulunduğu görülmektedir. Senet ön yüzünde yer alan bu beyan ve kayıtlara göre, veriliş nedeninin kira sözleşmesi olarak belirtilmiş olması karşısında, senedin, Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-b maddesine göre; “kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi” unsurunu taşımadığı… anlaşılmakla senedin kambiyo vasfı taşımadığı…”[15]
Bonolarda bulunan bazı teminat kayıtları yukarıda bahsi geçen mücerret teminat kayıtlarından bir adım daha öteye giderek “satış sözleşmesinin teminatıdır” gibi ibarelerden oluşabilmektedir. Bedelin ödenmesini şarta bağlamasa da temel ilişkiye atıf yaparak bu ilişkinin karşı edimi olarak verildiğini belirten teminat kayıtlarının senede olan etkisi doktrinde de tartışma konusudur.
Bir görüş taraftarları temel ilişkiyi işaret eder şekilde oluşturulan teminat kayıtlarının belirli bir meblağın ödenmesini şarta bağlamadığını, yalnızca temeldeki ilişkiyi işaret eder şekilde bir kaydın düşüldüğünü, buradaki amacın ödeme yapılmasını temel ilişkinin gerçekleşmesi şartına bağlanmasından ziyade temel ilişkinin yalnızca işaret edilmesi olduğunu belirtmektedir. Bu tür teminat kayıtlarının mücerret teminat kayıtlarından bir farkı olmadığını, sözleşme ilişkisinin ayakta tutulmaya çalışılmasında olduğu gibi bu şekilde senedin de geçerliliğinin korumasının sağlanabileceğini belirtmektedirler.[16]
Aksi görüşte bulunanlar ise düzenleyen ve lehtar arasındaki temel ilişkinin senede işlenecek olan bu tarz bir teminat kaydıyla artık soyutluk prensibini zedeleyeceğini, bu tarz bir teminat kaydının karşı edimin ifası şartına bağlandığını ve lehtarın da bu durumu kabul etmesiyle artık kambiyo senedi olma vasfını yitireceğini belirtmektedir.[17]
Gerçekten de temel ilişkinin bonodan belirlenebilir olduğu durumlarda artık kambiyo senedi olan bononun soyutluk prensibini bünyesinde ihtiva etmiyor oluşu açıktır. Bu durumun TTK kayıtsız şartsız bir bedel ödeme ikrarına aykırılık teşkil etmeyecek olduğu ileri sürülse de senet üzerindeki bu tarz bir nitelikli teminat kaydı artık senedin varlığını bu temel ilişkinin varlığına bağımlı kılar hale gelmiştir. Hak ve senet birlikteliği de dikkate alındığında artık şartsız olması gereken ödeme vaadi senet temelinde şarta bağlanmış olacaktır. Bu sebeple nitelikli teminat kaydı olarak belirtilebilecek olan temel ilişkiye atıf yapan teminat kayıtları kambiyo senedinin geçersizliği sonucunu doğuracaktır.
Yargıtay da temel ilişkiyi gösterir biçimden senette yer alan teminat kayıtlarının bononun kambiyo senedi olma özelliğini kaybettirdiğini vermiş olduğu şu kararında dile getirmiştir:
“…Takip konusu senet fotokopisinin arka yüzünde; “27.06.2016 tarihli sözleşmeye istinaden düzenlenmiş teminat senedidir” şeklinde ibarenin yer aldığı görülmektedir.
Bu durumda, senedin, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 776/1-b maddesine göre; “kayıtsız şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadi” unsurunu taşımadığı, dolayısıyla alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği açıktır. Diğer taraftan senet lehtarı olan alacaklının, senedi bu suretle iktisap etmesi ve bu şekli ile hamil olması nedeni ile anılan kayıtları bilerek senedi aldığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, bono vasfında olmaması nedeniyle bu senede dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz…”[18]
D) SONUÇ
Türk Ticaret Kanunu kambiyo senetleri olarak sınırlı sayıda kıymetli evrakı belirlemiştir. Belirlenen kıymetli evraklardan biri de bonodur. Kanun koyucu kambiyo senetleri olarak belirlenen bu kıymetli evrakların uygulamadaki tedavül kabiliyetlerini de dikkate alarak sıkı şekil şartlarına bağlamış ve kendilerine özgü takip yollarının oluşmasını gündeme getirmiştir.
Türk Ticaret Kanununda bir kıymetli evrakın bono olarak kabul edilebilmesi için taşıması gereken unsurları açıkça sayma yoluna gidilmiş ve bu zorunlu unsurlardan herhangi birinin bulunmaması durumunda ilgili kıynetli evrakın bono olma vasfına haiz olamayacağı açıklanmıştır.
TTK 777 de düzenleme altına alınan bu zorunlu unsurlar yukarıda da açıklandığı gibi bono ya da emre yazılı senet kelimesi, belirli bir bedeli kayıtsız ve koşulsuz ödeme vaadi, vade, ödeme yeri, lehtar, düzenlenme yeri ve tarihi, düzenleyenin imzasıdır. Bu unsurlardan vade, ödeme yeri ve düzenleme yeri alternatifli zorunlu unsurlardan olup bonoda açıkça belirtilmese bile bononun geçerli olarak varlığını korumasını sağlamak adına kanun koyucu tarafından bu durumlara alternatif şartlar getirilmiştir.
Tüm bunların yanında zorunlu unsurların tamamına sahip olan bir bono da kanun koyucunun açıkça düzenlediği bu şartlar dışında başkaca eklemelerin de bulunup bulunmayacağı akıllara gelmiştir. İhtiyari kayıtlar olarak nitelendirilen türlü kayıtlardan biri de teminat kaydı olup uygulamada bonolar üzerinde sıklıkla rastlanır durumdadır. Doktrin ve Yargıtay uygulamasında farklılıkların da bulunması teminat kaydı bulunan bir bononun geleceği açısından incelenme gereksinimini ortaya çıkarmıştır.
Doktrinde çeşitli adlandırma ve başlıklandırmalar yapılmış olsa da bononun geçerliliğini etkileyen ve etkilemeyen olarak ikiye ayrılabilir niteliktedir. Bononun geçerliliğini etkilemeyen teminat kayıtları mücerret teminat kayıtları olarak adlandırılmış olup doktrindeki baskın görüş ve Yargıtay uygulaması uyarınca bononun geçerliliğini ortadan kaldırıcı bir etkiye sahi değildir.
Diğer ihtimallerden biri olan teminat kaydıyla bononun doğrudan şarta bağlandığı durumlarda bononun kambiyo senedi olma vasfının ortadan kalktığı üzerinde doktrin ve Yargıtay görüş birliği içerisindedir. Bununla birlikte nitelikli teminat kaydı olarak adlandırılabilecek olan teminat kayıtları, belirli bir bedeli doğrudan şarta bağlamayan ancak bononun düzenlenmesine temel teşkil eden temel ilişkiye atıf yapan teminat kayıtlarıdır. Bu tarz bir teminat kayıtlarının bononun kambiyo senedi olma vasfını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı doktirinde ve Yargıtay uygulamasında tartışma konusudur.
Bir görüş taraftarları temel ilişkiye atıf yapan ancak belirli bir şartı öngörmeyen teminat kayıtlarının mücerret teminat kayıtlarından bir farkı bulunmadığını belirterek böyle bir halde bononun kambiyo senedi olma vasfının ortadan kalkmadığını ileri sürmektedirler. Diğer görüş taraftarı yazarlar ise böyle bir teminat kaydının bonoyu şarta bağladığını belirterek bononun kambiyo senedi olma vasfının ortadan kalkacağını ileri sürmektedirler. Yargıtay uygulamasına bakıldığında bu tarz bir nitelikli teminat kaydının bononun mücerretlik ilkesini ihlal edeceğinden ve şarta bağlanmasından bahisle kambiyo senedi olma vasfını kaybettiğini belirten kararlarının ağırlıkta olduğu görülmüştür.
Haczedilemeyen mallar, eski dilde hacze kabil olmayan mallar şeklinde ifade edilirdi. Vatandaşların asgari yaşam standartlarının korunması devletin temel görevlerinden olup, haczedilemeyen mallara ilişkin düzenlemeler de bu görevin doğal bir sonucudur. DEVAMI… “Haczedilemeyen Mallar ve Haklar”
İhtiyati haciz, para alacaklarına ilişkin doğmuş ya da doğacak takibin sonucunun güvence altına alınması için mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına el konulmasını sağlayan geçici bir hukuki korumadır.